3 Mayıs 2014 Cumartesi

Stephen Hawking'ten korkutan kehanet

İnsanoğlu yapay zeka geliştirmeye merak sardı, işler kontrolden çıkabilir. Stephen Hawking bunun insanlığın son büyük icadı ama aynı zamanda sonu olabileceğini söyledi.


Ünlü fizikçi Stephen Hawking İngiliz Independent gazetesi için kaleme aldığı bir makalede yapay zeka teknolojisinin insanlığın son büyük icadı ve sonu olacağı kehanetinde bulundu.
Nobel ödüllü bilim adamı, “Yapay zeka araştırmaları büyük bir hızla devam ediyor. Son dönemde kendi kendini süren otomobiller, bilgi yarışmalarını kazanan robotlar, Siri, Google Now ve Cortana gibi dijital asistanlar icat edildi. Bütün bunlar yapay zeka teknolojileri konusunda önemli bir araştırma ve yatırım savaşının başladığına işaret ediyor” dedi.
İNSANLIK TARİHİNİN EN BÜYÜK BAŞARISI OLABİLİR AMA...


Bütün bu gelişmelerin potansiyel faydalarının çok büyük olduğunu kabul eden Hawking, “Bu teknolojiler hastalıkları, savaşları ve fakirliği sona erdirebilir. Yapay zeka insanlık tarihinin en büyük ve önemli başarısı olabilir” dedi.
SONUMUZ DA OLABİLİR
Ancak “Zamanın Kısa Tarihi” isimli kitabıyla ün kazanan araştırmacı, bu büyük başarının insan ırkının “son başarısı da olabileceğine” de dikkat çekti.
Yapay zeka teknolojisinin büyük kıyımlara neden olabileceğini iddia eden 72 yaşındaki Hawking, “Kısa vadede ordular kendi kendine hedefleri yok etme kararı alabilecek silahlar geliştirmeye çalışıyor. Birleşmiş Milletler ve Human Rights Watch daha şimdiden bu tip silahların yasaklanması için bir anlaşma imzalanmasını önerdi” dedi.
Bu icatların ekonomi üzerinde de büyük etkileri olabileceğini belirten bilim insanı “Orta vadede yapay zeka ekonomimize büyük katkılar sağlayabilir ancak büyük bir yıkım da getirebilir” dedi.
YAPAY ZEKA KONTROLDEN ÇIKARSA
Hawking insanlığı bu konuda bekleyen en büyük tehlikenin ise yapay zekanın insan zekasını geçmesi olduğunu söyledi.
İngiliz teorisyen, “Uzun vadede partiküllerin insan beyninden daha gelişmiş hesap ve planlar yapacak şekilde organize olmasını engelleyecek hiç bir fizik yasası bulunmuyor. Böyle bir oluşum bizler için büyük bir dönüm noktası olabilir. Elbette bu filmlerdekinden çok daha farklı şekilde gerçekleşebilir. Yapay zeka sürekli kendini geliştirir. Böyle bir teknoloji ekonomik piyasaları kontrol altına alır. İnsan mucitlerden daha fazla keşif yapmaya başlar, insanların anlam bile veremediği silahlar geliştirebilir” dedi.
Hawking önümüzdeki yıllarda yapay zeka teknolojisinin gelişiminin daha da hızlanacağını belirtirken, herkesin bütün riskleri göz önünde bulundurarak bu teknolojinin insanlık için en faydalı şekilde nasıl geliştirilebileceği üzerine düşünmesi gerektiğini söyledi.

2 Mayıs 2014 Cuma

MERS VİRÜSÜ ÖLDÜRÜYOR

MERS virüsü Arap ülkelerinde hızla yayılıyor. Virüs, Suudi Arabistan’da hemen her gün can alıyor. Virüsün ne aşısı ne de ilacı var. Sağlık personeli korkusundan müdahale etmiyor.
Ağır akut solunum yolu yetersizliği sendromu (SARS) hastalığı bundan 10 yıl önce dünyayı kasıp kavurmuştu. MERS, SARS’a neden olan corona virüsünün bir türevi.
Kısaca MERS olarak anılan Mers-CoV (Middle East Respiratory Syndrome Coronavirus) virüsüne henüz çare bulunamadı.
İlk kez 2012 yılında Suudi Arabistan’da görülen virüs, akciğerleri ve böbrekleri tahrip ediyor. Virüsün görüldüğü hastalar, solunum ve böbrek yetmezliği sonucu hayatını kaybediyor.
Sadece Suudi Arabistan’da MERS’ten hayatını kaybedenlerin sayısı 102′ye çıktı. 1 hafta içinde 21 kişi birden can verdi.
Sağlık personeli panik halinde
MERS’in son dönemde vakalara müdahale eden doktor, eczacı ve hemşire gibi sağlık personeli arasında ölümlere yol açması korkuya neden oldu. Virüsün aşı ve tedavisinin olmaması, korkunun büyümesine yol açıyor. Sağlık personeli, vakalara müdahaleden kaçınıyor.
Riyad’da 38 yaşındaki bir Filipinli eczacı, Cidde’de 30 yaşındaki bir Hintli hemşire, Mekke’de ise 32 yaşındaki bir Sudanlı doktor virüse yakalandı.






















Suudi Arabistan’daki vaka sayısının yüksekliği açıklanamıyor. Virüse memelilerde ve kuşlarda rastlanabiliyor. Bazı araştırmalar yarasalara işaret ediyor. Yine bazı uzmanlar ise virüsün kaynağının develer olabileceği tezini dile getiriyor.
Dünya Sağlık Örgütü’nden (WHO) Tarık Yasareviç, “virüsün deveden insana nasıl bulaştığını belirlemeye çalıştıklarını” söyledi.
Zor bulaşıyor ama öldürüyor
MERS gibi bir corona türevi olan ağır akut solunum yolu yetersizliği sendromu (SARS) hastalığı bundan 10 yıl önce yaklaşık 800 kişinin canına mal olmuştu.
Uzmanlar MERS’in SARS’a oranla daha zor bulaştığını, buna karşılık ölüm ihtimalinin daha yüksek olduğuna dikkat çekiyor.
MERS vakaları, başta Suudi Arabistan olmak üzere Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün, Kuveyt, Umman, Katar ve Tunus gibi Arap ülkelerinde görüldü.

ANTİBİYOTİK BAKTERİLERLE BAŞA ÇIKAMIYOR

Dünya Sağlık Örgütü uyardı: Bakteriyel enfeksiyonlar nedeniyle gelecekte daha fazla kişi ölecek.
Antibiyotik kullanımı ile ilgili raporunu açıklayan Dünya Sağlık Örgütü (WHO), son yıllarda artan antibiyotik kullanımı nedeniyle bakterilerin artık bu tür ilaçlara karşı direncinin arttığını duyurdu.
Bu sebeple bakteriyel enfeksiyon hastalıkları yüzünden gelecekte daha fazla kişinin hayatını kaybedeceğini belirten Dünya Sağlık Örgütü yetkilileri, “bunun artık sadece bir endişeden ibaret olmadığını ve dünyanın her yerinde gözlemlendiğini” kaydetti.
Dünya Sağlık Örgütü’nden Keiji Fukuda, dünyanın hemen hemen her bölgesinde ve her yaş grubundan insanların bu yüzden hayatını kaybettiğini belirterek bakterilerin antibiyotik direncinin artmasını dünya sağlığının başlıca sorunu olduğunu söyledi.
Basit bir yaralanma bile ölümcül olabiliyor
Fukuda, kolaylıkla tedavi edilebilecek basit bir enfeksiyon ya da küçük bir yaralanma nedeniyle insanların hayatını kaybettiğine dikkat çekti.
Dünya genelinde bu soruna karşı kapsamlı bir kampanya başlatılması gerektiğini ifade eden Fukuda, ülkelerin bilgilendirme faaliyetleri ve tam donanımlı laboratuvarlara yatırım yapmasının önemli olduğunu vurguladı.
Fukuda, doktorların da mutlaka gerekli olması halinde antibiyotik reçetesi yazması gerektiğinin altını çizdi.

50 MUMYA BULUNDU

İsviçreli arkeologların Mısır’daki Krallar Vadisi’nde 50’den fazla yeni mumya buldukları açıklandı. Mumyalardan 30’unun kimlik tespiti yapıldı.
Basel Üniversitesi’ne bağlı bilim insanlarının yaptıkları kazılarda, Mısır’ın Luksor kenti yakınlarındaki Krallar Vadisi’nde aralarında prens ve prenseslere ait cesetlerin de bulunduğu 50’den fazla mumyaya ulaştıkları bildirildi.
Bulunan mumyaların M.Ö. 1550 – 1292 yılları arasında hüküm süren 18’inci hanedanlık üyelerine ait olduğu tahmin ediliyor.
Araştırmacıların mumyaların içinde bulunduğu seramik mezarların üzerindeki yazılar sayesinde 30 mumyanın kimlik tespitini yapabildiği belirtildi.
Krallar Vadisi’nde gömülü bulunan ve M.Ö. 14’üncü yüzyılda hüküm sürmüş firavunlar IV. Thutmose ve III.Amenhotep’in erkek ve kız çocuklarının kimlik tespiti yapılanlar arasında olduğu kaydedildi.
Basel Üniversitesi’nden yapılan açıklamada, araştırmacıların en az sekiz prenses ve dört prensin ise kimlik tespitini yapamadığı vurgulandı.

1 Mayıs 2014 Perşembe

ORMANLARIN YOK OLMASI ÖNLENEBİLİR Mİ?

2000-2012 yılları arasında 2 milyon 300 bin kilometrekarelik ormanlık alan yok oldu. Yeni ve güçlü bir bilgisayar yazılımı, kaçak ağaç kesimlerini önlemeleri için hükümetlere ve çevreci örgütlere yardım ediyor
WASHINGTON — 2000-2012 yılları arasında 2 milyon 300 bin kilometrekarelik ormanlık alan yok oldu. Bu rakam, dakikada 50 futbol sahası genişliğinde ormanlık alan anlamına geliyor. Yeni ve güçlü bir bilgisayar yazılımı, kaçak ağaç kesimlerini önlemeleri için hükümetlere ve çevreci örgütlere yardım ediyor.
Orman yangınları, kaçak ağaç kesimi, tarım, madencilik ve petrol işletmelerinin satın aldığı topraklar tropik ormanların en büyük düşmanı.
Bu faaliyetlerin farkına varıldığında artık iş işten geçmiş oluyor. Kimin suçlu olduğunu belirlemekse ayrı bir sorun.
Dünya Doğal Kaynaklar Enstitüsü ve 40 ortak grubun oluşturduğu Küresel Orman Gözlem örgütü, tüm dünyadaki ormanları internette yayınladığı fotoğraflarla dakika dakika görüntülüyor.
Örgüt başkanı Andrew Steer’a göre artık oyunun kuralları değişecek: “Küresel Orman Gözlem örgütü olarak orman örtüsüne dair verileri yerel seviyede ilk kez eş zamanlı olarak herkese sunuyoruz.”
Örgütten Nigel Sizer, sistemin uydu görüntülerine önemli veriler eklediğini, bunların, kullanımı kolay etkileşimli web sitelerine yüklendiğini söylüyor: ”Bir arkadaşınızın evini bulmak için internetteki haritaları nasıl kullanıyorsanız Küresel Orman Gözlem’i de kentinizdeki, ülkenizdeki, hatta dünyanın diğer ucundaki ormanlara ne olduğunu görmek için kullanabilirsiniz.”
Küresel Orman Gözlem’e göre tropik bölgelerde yılda 2 bin kilometrekarelik orman yok oluyor. Bu kaybın yarısı Brezilya ve Endonezya’da. Nigel Sizer, Küresel Orman Gözlem’in, bu eğilimi yavaşlatabileceğine inanıyor: ”Hükümetler kaçak ağaç kesimi yapılan yerlerde daha sıkı önlemler alabilecek. Sattıkları ürünlerin ormanlık alanların yokedilmesiyle açılan tarlalardan gelmesini istemeyen büyük firmalar, bundan böyle Küresel Orman Gözlem sayesinde tedarikçilerinin nasıl iş yaptığını birinci elden inceleyebilecek.”
Küresel Orman Gözlem, NASA’nın uydu görüntülerine internette erişim sağlayan Google Earth teknolojisini kullanıyor. Görüntüler o kadar ince ayrıntıya sahip ki ormanların kesilerek mi, yanarak mı yoksa hastalık sonucu mu yok olduğu kolayca anlaşılıyor. Rebecca Moore, Google Earth yetkilisi: ”Bu görüntüler, katrilyonlarca piksel çözünürlüğe sahip. Milyarlarca megabaytlık veri sözkonusu. Bu kadar çok veriyi daha önce hiç kimse toplayıp analiz edemedi.”
Amazon havzasında yer alan dokuz ülkenin hükümetleri ve yerli halkları arasındaki faaliyetleri koordine eden Ekvadorlu Juan Carlos Jintiach, bu verilerin doğru ellerde çok işe yarayacağını söylüyor: ”Sesimizi ve tarihimizi paylaşmanın çok kolay bir yolu var artık. Küresel Orman Gözlem sayesinde ağaçların yasadışı kesiminin fotoğraflarını tüm dünyanın göreceği şekilde yayınlayabiliyoruz. Ormanlık alanların denetimi daha etkili şekilde yapılabiliyor.”
Juan Carlos Jintiach, bir sonraki adımın artık çok geç olmadan yeryüzündeki ormanları korumak için kitleleri harekete geçirmek olduğunu söylüyor.

252 MİLYON YIL ÖNCE HER ŞEY ÖLMÜŞ

 252 milyon sene önce dünyadaki canlıların neredeyse tümünün öldüğünü bilen bilimadamları bununla ilgili asteroidler, yanardağlar ya da kömür yangınları gibi farklı teoriler üretti. Ancak MIT’den bir araştırma ekibine göre, sorumlu, metan gazı üreten bir mikrop
WASHINGTON — Massachusetts Technology Institute MIT ekibinin başı Daniel Rothman, büyük yanardağ patlamaları ve kimyasal değişimlerin aynı döneme denk gelmesinin iklimde ve okyanusların kimyasında önemli değişikliklere neden olduğunu söylüyor. Dünyanın tarihi açısından bir göz kırpış kadar kısa bir süre olan 60 bin yılda oluşan bu değişimler okyanus yaşamının yüzde 96’sını ve karadaki canlıların yüzde 70’ini öldürdü. Permiyan Triyasik Yok Oluş olarak bilinen olayın bir diğer ismi de Büyük Ölüm.
Karbon Girişi
Daniel Rothman o dönemden kalan kayalar incelendiğinde dünya sisteminde büyük bir karbon girişi olduğunun görüldüğünü ve bunun hem atmosferi hem de okyanusları etkilediğini söylüyor. Uzman, karbon kaynağının büyük olasılıkla karbon dioksit olduğunu söylüyor.
Yanardağ patlamalarından gelen karbon dioksit sera gazı etkisi yapıyor. Yüksek oranlarda havayı ısıtan karbon dioksit, okyanusları da asidik hale getiriyor. Ancak Rothman Sibirya’daki volkan aktivitesinin tek başına küresel geo-kimyasal değişimi açıklayamayacağını söylüyor.
Su Mikropları Metan Üretiyor
Volkan faaliyetleriyle geo-kimyasal değişimin bir bağı ortaya koyduğunu söyleyen bilimadamları araştırmalarında bu ilişkiyi açıklamaya çalışmış. Cevaplardan biri genlerle ilgili kayıtlardan geliyor. Kayıtlar metan üreten bir deniz mikrobunun Büyük Ölüm’de etmen olabileceğini ortaya koyuyor.
Rothman, metan üreten mikropların bu dönemde var olduğunu, ancak belli bir mikrobun bu üretimi diğerlerinden daha başarılı biçimde gerçekleştirdiğini belirtiyor. MIT ekibi, sistemdeki büyük karbon artışının bu mikroptan kaynaklandığını düşünüyor. Üretilen metan oksitlenerek karbon dioksite dönüşüyor.
Amerikan Bilimler Akademisi Dergisi’nde çıkan yazıda Rothman ve meslektaşları metan üreten mikropların nikel mineralinin etkisiyle artış yaşadığını belirtiyor. Sibirya’daki volkan patlamalarında yüzeye yayılan kayalarda nikel bulunmuş. Büyük Ölüm’den önceki dönemde nikel yoğunluğunda ciddi artış yaşanmış. Bu da metan üreten mikropların artışı için uygun bir ortam yaratmış.
Büyük Ölüm Bir Doğa Olayı
Rothman bugün fosil yakıt kullanımıyla insanoğlunun yarattığı küresel ısınmadan farklı olarak Permiyan Triyasik yok oluşun dünyanın biyolojik sistemlerinin ısınmasıyla ortaya çıkan doğal bir olay olduğunu söylüyor. Böyle bir olayın meydana gelmesinin yaşam tarihinde sıradışı olmadığını söyleyen uzman, yaşam ve çevrenin sürekli etkileşim içinde olduğunu hatırlatıyor. Rothman önemli olanın insanoğlunun işin kendisine düşen tarafını iyi yönetmesi olduğunu da vurguluyor.

GELECEĞİN GİYSİLERİ BİLGİSAYARLI

Bilgi teknolojileri giysilerde de yeni bir dönem başlatıyor. Kazak ve mont gibi günlük giysilerimiz yakında akıllı işlevler kazanacak.
Kalp rahatsızlığı olan bir hasta, kendisini fazla yorduğunu nasıl anlayabilir?
Fizik tedavi görenler, evlerinde fizyoterapist olmadan tüm alıştırmaları en iyi şekilde yaptıklarını nasıl anlayabilir?
Ve yalnız yaşayan insanlara, bayılma gibi acil durumlarda nasıl yardım edilebilir?
Fraunhofer Enstitüsü mikro elektronik bölümünden Christian Hofmann cevapları, bu kıyafetlerde arıyor.
Geri bildirim ölçüm cihazından…

Hoffman, içlerine elektrotlar, ölçüm cihazları ve yüksek duyarlı kayıt cihazları yerleştirilmiş akıllı kıyafetler üretiyor:
“Önceliğimiz, fiziksel hareketlere destek sağlamak. Örneğin, fizik tedavide, hastalar evde egzersizleri doğru yapıp yapmadıklarına dair bir geri bildirim almak istediklerinde… Bilindik yöntemle, bir fizyoterapiste gidip, orada egzersizleri yapıp, kendilerine bilgi verilmesini beklerler. Bizim ceketimiz, hastanın egzersizleri evinde yapıp, yine evinde dijital spor asistanından hareketi doğru yapıp yapmadığına dair geri bildirim almasını mümkün kılıyor.”
Hofmann, cekete 11 sensör yerleştirmiş. Prototipin adı ‘Spor asistanı’. Ceketin, bir antrenman ceketi kadar rahat olması ve tıpkı onun gibi görünmesi gerekiyor.
Bilim insanları beş yıldır akıllı kıyafetler üzerinde çalışıyor. Bir enstitü çalışanı, spor asistanının işlevlerini tanıtıyor. Mümkün olduğunca, ekrandaki hareketlerin aynısını yapmak zorunda. Ceketteki veriler, kızılötesi ışınlar aracılığıyla aktarılıyor. Hofmann, geliştirdiği üründe büyük bir potansiyel görüyor.
Performans ölçümü
Hoffmann’ın yeni tişörtündeki nabız ölçüm cihazı ise alışılageldik cihazların aksine sadece kalp atışlarını değil aynı zamanda solunumu da ölçüyor. Bu sayede sporcu ve fizik tedavi hastalarının performansları çok daha doğru tahmin edilebiliyor.
Ve test sonuçları, akıllı spor gömleklerinin üretime hazır olduğunu gösteriyor.
“Sistem, teknoloji açısından işliyor. Şimdi sadece bunu piyasaya sürecek bir üreticiye ihtiyacımız var.”
Üretici bulunana kadar Hoffman ve ekibi, yeni bir takım akıllı kıyafetler tasarlayacak. Baskı sensörlü halılar ya da dışarıdan gözetleme imkânı sunan ve yanan binalarda emniyeti sağlayacak itfaiyeci kostümleri…

30 Nisan 2014 Çarşamba

"Komünistler öcü müdür değil midir ona bakmaya geliyorlar"

TKP'li başkan: Ovacık'a siyasi turizm başladı

Türkiye siyasi tarihinde Türkiye Komünist Partisi'nden (TKP) seçilen ilk belediye başkanı olan Tunceli Ovacık Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu, seçim sonrası gruplar halinde Türkiye'nin her yerinden insanları ağırladıklarını belirterek, "Seçim sonrası Ovacık için siyasi turizm başladı. Komünistler öcü müdür, değil midir ona da bakmak istiyorlar galiba" dedi.,














TKP'nin Tunceli'nin Ovacık İlçesi'nde Türkiye'deki ilk komünist belediye başkanı olarak tarihe geçen Fatih Mehmet Maçoğlu, seçim sonrasında Türkiye ve hatta birçok ülkeden davet almaya başladı. Elde ettiği seçim başarısını merak eden diğer illerdeki TKP'lilerden yoğun davet alan Maçoğlu, Eskişehir'in ardından ikinci ziyaretini Antalya'ya yaptı. Tarihi Kaleiçi'ndeki Nazım Kültürevi'nde vatandaşlarla buluşan Maçoğlu, seçimi nasıl kazandığını anlattı.
YOĞUN DAVET ALIYOR
Seçim sonrasında Türkiye'nin birçok noktasından davet aldığını ve yoğun ziyaret oluştuğunu ve belirten Maçoğlu, “Aslında oradan ayrılmak zor. Ancak ilk gezimiz Eskişehir'e odu. Antalya ikinci yer ve önümüzdeki dönem TKP İstanbul yönetiminin oradaki belediyelerle yaptığı program kapsamında 6 gün boyunca İstanbul'da olacağız. Temmuz ayında Dersim'de bir festivalimiz var ve o festivalden sonra da Avrupa'ya gideceğiz" dedi.
'KOMÜNİSTLER ÖCÜ MÜDÜR, DEĞİL MİDİR BAKMAK İSTİYORLAR GALİBA'
Bu davetlerle hem dayanışmanın büyütülmeye çalışıldığı, hem de bu süreçte bu rengin vermiş olduğu heyecandan kaynaklı insanların görmek istediğini belirten TKP'li Belediye Başkanı, “Komünistler öcü müdür, değil midir ona da bakmak istiyorlar galiba. Gideceğiz ve insanlarla oturup konuşacağız. Ayrıca orada bizimle bir şeyler yapabilme çabası da gösteriyorlar. Uygun olduğunca bizleri görmek isteyen dostlarımızın yanına gideriz" dedi.
VATANDAŞ OYUNU GERİ ÇEKEBİLMELİ
İnsanların gözünün içine bakarak konuştuğunu belirten Maçoğlu, seçim sonrası 'Kadın', 'Gençlik', 'Engelli' ve 'Halk' olmak üzere dört meclis oluşturduğunu söyledi. Bunların çok önemli olduğunu belirten Maçoğlu, “Bu meclislerde bize oy veren insanlar eğer seçim öncesi verdiğiniz sözlerinizi tutmuyorsanız, 3 yıl sonra 'Ben sana verdiğim oyumu geri çekiyorum' deyip, sizi başkanlıktan düşürebilmeli" dedi.
154 AY TAKSİTLİ 1.2 MİLYON LİRALIK BORÇ
Belediyeyi 154 ay takside bölünmüş 1.2 milyon TL'lik borçla devraldığını belirten Maçoğlu, “Belediyenin gelirleri çok az olduğu için, o borç bizim için çok büyük para. Düşünün ilçenin tüm bütçesi 2 milyon TL. Arkadaşımızdan devralırken bize vermiş olduğu tutanakta bunu 154 aya varan taksitlendirme yapmış. Bundan kaynaklı ilçe olarak sıkıntı yaşıyoruz. Aylık giderimiz 144 bin lira, gelirimiz ise 130 bin lira. Ayda 14 bin TL açığımız var. Bazı belediyelerin kapanması ve birleştirilmesi, bazı belediyelerin payının yükseltilmesi sözkonusu. Önümüzdeki süreçte bunu göreceğiz. Ama bugün gelirimiz giderimizden düşük" dedi.
ÜCRETSİZ ULAŞIM, SU 50 KURUŞA DÜŞTÜ
Başkan Maçoğlu, ilk icraatlar olarak ise ilçenin en uzak iki mahallesine ulaşımı ücretsiz hale getirdiklerini söyledi. Daha önce İzmir'de bir belediye başkanının ücretsiz su nedeniyle yaşadığı olayı hatırlatan Maçoğlu, “İlçemizde iki uzak mahalleye ulaşım tamamen ücretsiz. Eğer ulaşım açısından mevzuat uygunsa tüm ilçede ulaşımı ücretsiz yapacağız, yoksa yasal prosedüre uygun olması adına küçük bir rakam olacak, 25 kuruş gibi" dedi. Türkiye'nin birçok yerinde su fiyatının 1.5- 2 lira olduğunu belirten Maçoğlu, tonu 75 kuruş olan su ücretlerinin de 50 kuruşa indirildiğini, vatandaşın 3 ayda 10-15 lira gibi su parası ödeyeceğini dile getirdi.
MAKAM ARACI KULLANMIYOR AYDA 320 LİTRE BENZİN TASARRUFU
Belediye başkanlığı makam aracını hiç kullanmadığını, şehir dışı gezilerine de kendi aracıyla gittiğini söyleyen TKP'li Başkan, göreve başladığında makam aracı için aylık 320 litre benzin alımı yapıldığını öğrendiğini ve bunu kullanmayacağını söylediğini kaydetti. Şoför de almadığını belirten Maçoğlu, “Kendi aracımda kaza, arıza gibi mecburi durumların dışında hiçbir şekilde makam aracı kullanmayacağım. Oradan aylık 320 litre benzinin tasarrufunu ise ücretsiz ulaşım veya belediyenin diğer araçları için kullanabiliriz" dedi.
MHP'Lİ BAŞKAN TEBRİK ETTİ
Seçim sonrasında basının yoğun ilgisi olduğunu, hatta Avustralya'dan bir televizyon programından arandığını açıklayan Fatih Mehmet Maçoğlu, Hükümetten ve TBMM'deki siyasi parti liderlerinden arayan olmadığını dile getirdi. Türkiye'nin birçok yerinden özellikle sol-sosyalist belediye başkanı ya da siyasilerin aradığını ve tebrik ettiğini belirten Maçoğlu, daha önce Konya'da görev yaptığı dönemde üç dönem MHP'den belediye başkanlığı yapan bir arkadaşının da kendisini arayıp tebrik ettiğini dile getirdi. Maçoğlu, "Bazen yüzleşmek, konuşmak lazımmış. İyi de geçti" dedi.
OVACIK'TA YENİ AKIM SİYASİ TURİZM
Seçim sonrası Ovacık için 'Siyasi turizm başladı' denilebileceğini de belirten TKP'li Başkan, Türkiye'nin birçok ilinden 3, 5, 10 kişilik grupların gelmeye başladığını kaydetti. Bu konuda asıl patlamayı temmuz- ağustos aylarında beklediklerini anlatan Maçoğlu, “Çünkü o dönemler insanların en çok izin kullandığı aylar ve Dersim'in coğrafyası da çok güzel. Bir de o dönemde bize ait olan bir festival yapacağız" diye konuştu.

29 Nisan 2014 Salı

Kahve içmek için 11 neden

Uzmanlara göre düzenli olarak kahve içmek; hem psikolojik, hem de fiziksel açıdan vücudu olumlu etkiliyor.

Kahveyi sadece koklamak bile sizi stresten uzaklaştırabilir.

Seul Ulusal Üniversitesi’nden araştırmacıların fareler üzerinde yaptığı bir deneye göre az uyku nedeniyle strese giren fareler kahve aromasına maruz kaldıklarında, beyinlerinde bu strese bağlı olarak oluşan proteinde de bir değişim yaşanıyor.

Kahve Parkinson hastalığıyla ilgili semptomları azaltabilir

Science Daily’de 2012 yılında Dr. Ronald Postuma tarafından kaleme alınan bir çalışmaya göre, kahve içmek Parkinson hastalarının hareketlerini kontrol etmelerinde onlara yardımcı oluyor.

Kahve karaciğeriniz için çok yararlı

2006 yılında 22 yaş üstü, 125 bin kişiyle yapılan bir araştırma, günde en az bir bardak kahve içenlerin karaciğer sirozuna yakalanma ihtimallerinin yüzde 20 daha düşük olduğunu ortaya koydu.

Kahve daha mutlu hissetmenizi sağlayabilir

National Health Institute tarafından yapılan bir araştırmaya göre, günde dört bardak ya da daha çok kahve içenler, hiç içmeyenlere oranla yüzde 10 oranında daha az depresyona giriyor.

Kahve tüketiminin daha düşük intihar oranlarıyla da bir ilişkisi var.

Harvard Halk Sağlığı Okulu tarafından yapılan bir araştırmaya göre, günde iki ile dört bardak kahve tüketimi, hem erkekler hem de kadınlar için intihar oranını yüzde 50 civarında düşürüyor.

Kahve, cilt kanserine yakalanma ihtimalinizi düşürebilir.

Harvard Tıp Okulu ve Boston’daki Brigham andWomen’s Hospital, tam 20 yıllık bir süre boyunca 112 bin 897 erkek ve kadını takip etti.

Kahve sayesinde daha iyi bir atlet olabilirsiniz

The NewYork Times’ın bir haberine göre, bilim insanları ve atletler, atletik performansa başlamadan önce içilen bir bardak kahvenin özellikle uzun mesafe koşuları ve bisiklet gibi sporlarda performansı olumlu etkilediğini yıllardır biliyorlar.

Kahve, Tip 2 diyabetin gelişim riskini azaltabilir.

The American Chemical Society’nin araştırmasına göre, kahve, Tip 2 diyabet riskini azaltıyor.

Kahve içmek, zihninizi daha uzun süre sağlıklı bir biçimde korumanıza yardımcı olabilir.

South Florida Üniversitesi ve Miami Üniversitesi’nden araştırmacıların 65 yaş üstü kesimle yaptığı araştırmaya göre, bu yaşlarda kanlarındaki kafein düzeyi daha yüksek olanlar daha düşük olanlara göre Alzheimer hastalığına 2 ila 4 yıl daha geç yakalanıyor.


 Kahve sizi daha zeki yapabilir

Yayınlanan bir habere göre, kahve zihnimizin daha etkin çalışmasına destek oluyor.

 Kahve depresyona girme riskini düşürüyor

Kahve ve kafein ile ilgili son yapılan bilimsel araştırmalara göre günde 2-3 fincan kahve, içenlerin zihinsel performansı artıyor, depresyona girme riski düşüyor.


28 Nisan 2014 Pazartesi

Karyolamın Demiri 2013

Karyolamın DemiriBalıkesir yöresinde oynanan bir halk oyunu.
Balıkesirin manav olarak tanımlanan yerli köyleri tarafından oynanan zeybek adımlarına dayanan bir halk oyunudur. Diğer yandan Balkanlar'dan göç eden muhacir köylerinde de oynanmaktadır. Bu oyun, Yandım Ayşem, Yangın Ayşem, Yandık Ayşem, Yandı Ayşem gibi isimlerle de anılmaktadır.
Karyolamın Demiri türküsü ise, ÇanakkaleBalıkesirİzmirMuğla ve Manisadolaylarındaki köylerde oldukça yaygındır.
Rivayete göre bir köyde ilk kez çeyizde yer alan karyolanın, damadın hastalanmasıyla ölüm döşeğine dönüşmesinden etkilenen ahalinin veryansınıdır.
-----------------------
(Of)
Karyolamın Demiri Yandım Ayşem,
O yar benim değil mi Yandım Ayşem,
O yar benim olmazsa Yandım Ayşem,
Öldürürüm kendimi Yandım Ayşem.

(Of)
Bahçelerde pirpirim Yandım Ayşem,
Hasta oldum yatarım Yandım Ayşem,
Hekim doktor istemem Yandım Ayşem,
Sevdiğimi getirin Yandım Ayşem.
(Of)
Bahçelerde mor meni Yandım Ayşem, 
Verem ettin sen beni Yandım Ayşem,
Oy nasıl verem olmayım Yandım Ayşem, 
Eller sevecek seni Yandım Ayşem.

PETERSBURGLU GELİŞTİRİCİLER, YILDIRIMI UYSALLAŞTIRDI



Yıldırımdan koruyan yeni cihazın icatçıları, genç Petersburglu işadamları İvan Jitenöv ve Dmitriy Teröhin, altı yıl boyunca zarar gördükten ve yeni çalışma yöntemlerinin ateşli arayışlarından sonra nihayet başarıya ulaştılar.
Deşarjör üreten “Strimer” şirketine tesadüf eseri sahip oldular. Şimdi şirket, Rusya’daki yıldırımlardan koruyan cihaz piyasasının beşte birini kontrol ediyor, cihazlarını Çin, Endonezya, İran ve bir sıra Avrupa ülkesine ihraç ediyor.
Elektrot sınırlı cam diskinin kenarında onlarca ince plazma akımı oluşuyor ve sönüyor. Yıldırımın enerjisi dağıtıldı. “Strimer” şirketi sahiplerinden biri İvan Jitenöv, daha basit olan cihazlarının olduğunu, fakat görüşmeler sırasında asıl bu aygıtı sergilediklerini bildiriyor. Birden herkesin hayretlere düşmesini sağladığını kaydediyor.
“Strimer”, elektrik hatlarında yerleştirilecek deşarjörler üretiyor. Son yıllarda net kar, satış hacminin yüzde 10’nu oluşturuyor. Gıpta edilebilecek bir iş. Vaktiyle İvan Jitenöv ve ortağı Dmitriy Teröhin bu şirketi borç ödenmesi olarak aldılar. 6 yıl içinde “Strimer” karsız kaldı. Genç işadamları mesleklerinin elektrik mühendisliği olduğunu unutsaydılar, şirket henüz zararla çalışmaya devam ederdi.
O sırada “Strimer”in aktifleri, Politeknik üniversitesinden iki profesörün patentalarıyla sınırlıydı. “Strimer”in hisse senetlerinin yüzde 51’inin değeri topu topu 50 bin amerikan doları kadardı. Fakat bu proje prensip açısından ticari düzeye çıkarılabilirdi. Ülkede 2 milyon kilometre elektrik enerji hattı var. Bir kilometrede 15-20 dayanak var, bir dayanağa 100 dolarlık bir şarjör düşüyor. Sonuç rakamı hesap makinesine sığmıyordu. İşadamları, bu olayın üzerlerinde büyük izlenim bıraktığını söylüyor.
Bir kaide olarak önceleri Rusya’daki elektrik hatlarında ucuz, fakat bazen güvenilmez olan topraklama kabloları kullanılırdı. İthal edilen tertibatlar ise fazla pahalıydı. Bu yüzden İvan Jitenöv’in 2000 yılında Peterburg’un “Lenenergo” şirketine yeni gelişmeyi getirmesinden sonra kendisiyle hemen kontrat bağlanmış oldu. “Lenenergo” şirketinin yönetimi deşarjörlerin basitliği ve efektifliğini hemen değerlendirmiş oldu.
Birkaç ay sonra şirketin müşterileri arasında yabancı mühendislik korporasyonları yer aldı. Örneğin Finlanda’nın Ensto korporasyonu, yıllık cirosu 260 milyon euro. Doğrusunu söylemek gerek, siparişler istenen hacimlerden uzaktı. Jitenöv, işte azimin kazandığını bildiriyor.
2005’te şirket masraflarını artık karşılayabiliyordu. 2010’da ise net kar elde edebildi. “Strimer” markası altında değişik modifikasyonlu 6 tip deşarjör satılıyordu. Şirketin müşterileri, yeni cihazlar sayesinde elektrik hatlarında fazla yıldırım tansyonu ile ilgili tek bir olayın olmadığını bildiriyor. Sonuçta Teröhin ve Jitenöv tatil yapmadan üç vardya çalışan bir işletme daha açmış oldular.
“Strimer” pazarlamacıları, elektrik hatlarını yıldırımdan koruma araçlarının Rusya pyasasını aşağı yukarı 2.5 milyar Ruble olarak değerlendiriyor. Şimdi şirket pyasanın beşte birini kontrol ediyor. Şirketin Çin, Endonezya, Yunanistan, Dubay ve İran’dan müşteriler olmak üzere 5 ihracat kontratı var.
Her şeyin gerektiği gibi olduğunu söyleyen İvan Jitenöv, yeni bir gelişmeden söz ediyor. Bu, polimer yalıtkan-deşarj. İvan, elektrik deşarjın gücü ne olursa olsun, yeni icadın imha edilmeyeceğini iddia ediyor.

GLİESE 581G GEZEGENİ, YAŞAM İÇİN TÜM ELVERİŞLİ KOŞULLARA SAHİP


Gezegenleri araştıran ve yaşam için elverişli koşullara sahip olup olmadıklarını inceleyen bilim adamlarından sansasyonel bir açıklama geldi.
Bilim adamlarına göre Terazi takımyıldızında, Gliese 581g adını verdikleri ve insanın tıpkı Dünya’da olduğu gibi yaşayabileceği küçük bir gezegen bulunuyor. Gezegen, Gliese 581 adlı kırmızı cüce bir yıldızın etrafında dönüyor ve Dünya’ya 20 ışık yılı uzaklığında yer alıyor. Yeni keşfedilen gezegenin kütlesi Dünya’nın üç katı. Hava sıcaklığı rejiminin ayırıcı niteliği ise daha istikrarlı ve daha çeşitli olması.
Astrofizik ve astronomi profesörü Stephen Vogt, Gliese 581g gezegeninin yaşam için “yüzde 100” koşullara sahip olduğunu düşünüyor.
Bilim adamları, bu gezegeni keşfetmek için tam 11 yılını harcadı. Ancak şimdi gezegende yaşamın oluşması için temel koşul olan sıvı suyun olduğunu güvenle söyleyebilirler.
Bilim adamları, Gliese 581g gezegenini Ay araştırmalarına benzer bir şekilde incelemeyi planlıyor. Uzmanlar, Dünya sakinleri için büyük perspektifler açabilecek bu keşfin önemine vurgu yapıyor.